Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Beni Deli Etme

Aşağa gitmek 
2 posters
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Ryleigh Rivers
Barış Öncüsü
Barış Öncüsü
Ryleigh Rivers



Beni Deli Etme Empty
MesajKonu: Beni Deli Etme   Beni Deli Etme Icon_minitimeC.tesi 06 Ağus. 2016, 18:41



Kübra & Njord

Yapabileceğim en iyi şeyin hiçbir şey yapmamak olduğuna kanaat getirdiğim günlerden biriydi bu gün sanırım… Kendimi evime kapamak ve günlerce dışarı çıkmamak gibi bir düşünceye kapılmıştım. Bunalıma mı giriyordum ne? Tüm bunlar bir yana aynı zamanda kızgındım da, üzgün olmam gerekiyorken kendimi birçok şeyi parçalayacak kadar nefret dolu hissediyordum. Belki de önce dükkânımda biraz atış yaparak kendimi rahatlatabilirdim de… Akşamın karanlığı çökmüş sokaklar boyunca boş ve umarsız bir şekilde ilerledim. Hava soğuktu, üzerimde kot pantolonum ve deri ceketim vardı. Botlarımın ıslak zeminde çıkarttığı seslere odaklandığımda az önce durmuş yağmurun toprakla karışarak yaydığı kokuyu içime çektim. Njord’ün öldüğünü öğrendiğimden beri yüz hatlarım somurtmaktan çene kaslarım ise bir kez bile konuşmamış olmaktan ağrımaya başlamıştı… Kendimi insanlarla iletişimi kesmiş sorunlu bir çocuk gibi hissediyordum. Bu hergelenin ölümüne bu kadar üzüleceğimi bilmiyordum, aslında bunu hissedebilmeyi başarabildiğimi bile bilmiyordum.

“Sayende üzülmek nasıl bir şeymiş öğrendim pislik herif…” birkaç saat önce mezarında olduğum adamın arkasından böylesine sövmüş olmam hoş değildi elbette ama beni bırakıp gittiği için bu tavrımı hak ediyordu. Dükkânıma yaklaştığımı fark ettiğimde derin bir nefes aldım, bu gün hafta sonu ve akşamüzeri olduğu için sokaklar boştu, en azından benim dükkânımın olduğu kesim bir hayli tenhaydı, bu yüzden kendimi rahatlamış hissettim şayet birkaç meraklı insana satış yapmakla ilgilenebilecek havada değildim. Dükkânımın kapsına giden elim kısa bir an olduğu yerde durdu ve tokmağının üzerinde kısa bir duraklamanın ardından kapıyı iteledim. Dükkânımın kapısı açılmıştı ve bunu yapabilecek sadece iki kişi vardı, biri Njord diğeri ise Darius… Njord olamayacağına göre Darius’un gelebilme ihtimalini göz önünde bulundurup loş dükkâna açılan kapıyı araladım, böyle zamanlarda kapıyı kilitlemezlerdi çünkü bu bana kapının açık oluşundan daha fazla tedirgin hissettirirdi. Absürt psikolojik sorunlarımı anlayan sadece iki kişinin olması da biraz garipti benim için doğrusu… Kapıyı arkamdan kilitleyip içeri seslendim.

“Darius umarım yine evime girip dolabımdan yiyecekleri aşırmamışsındır…” kapının önünden çekilip arka tarafa doğru yönlenirken üzerimdeki ceketi çıkartıp sandalyelerden birinin üzerine fırlattım. Evime açılan kapıyı aralayıp hole adım attım. “Lanet herif sana sesleni…” ağzımın üzerine kapanan elin varlığı ile kalp atışlarım tavan yapmıştı, çırpınmaya başladım fakat kurtulmayı beceremiyordum, her kimse bir hayli sağlam biriydi şayet sıradan birini iki saniye içerisinde kolayca yere serebilirdim… Ağzımı tutan eli çekmeye çalışırken Njord’ün sesini duydum ve bir anda çabalamayı bir kenara bırakıp pes ettim. Ağzımın üzerindeki eli çekilmişti ve ben bir an boşlukta kalınca sendeleyip duvara yaslandım. “Sen ölmedin mi be adam? Bir dakika zombi ya da başka bir şey falan mısın yoklamam lazım.” Parmağımı yüzüne doğru uzatıp yanağına birkaç kez bastırdım. Bunu ona daha öncede defalarca yaptığımdan bu hareketime tepki vermemişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Njord Sveinn
Büyücü
Büyücü
Njord Sveinn



Beni Deli Etme Empty
MesajKonu: Geri: Beni Deli Etme   Beni Deli Etme Icon_minitimeC.tesi 06 Ağus. 2016, 18:42



Yağmurun ardında bıraktığı ayaz kollarımı dondurmayı başarmıştı. Evimle beraber her şeyim de kül olup gittiği için bir montum bile yoktu. İnsafsız kadın kışın ortasında evimi yakıyorsun bari bir mont falan da çıkartsaydın dışarıya. Günlerdir aynı kıyafetlerle oradan oraya sürüklenip duruyordum. Gözlerimi açtığımda kendimi Dmitri ile vakit geçirdiğimiz o depoda bulduğuma şaşırmıştım zira oraya ne zaman ya da nasıl gittiğimi hatırlamıyordum. Aslında kafamın içerisinde yangından sonra birçok boşluk vardı. Bildiğim şeyler beraberinde belirsizlikleri de getiriyordu ve ben bunları düşünüp, kurcalamadan edemiyordum. Deponun anahtarı genellikle Dmitri’de olurdu. Oraya nasıl girmiştim? Kapıyı zorlamamış, kilidi ya da camı kırmamıştım. Dmitri ile görüştüğümü ise hatırlamıyordum. Gidip ondan anahtarı mı almıştım? Herifin nerede olduğunu bile bilmiyorken bunu nasıl yapabilirdim ki? Aklımdaki boşluklar düşündüğüm her geçen saniye büyürken en çok merak ettiğim şey Valdis’e ne olduğuydu. Neden onunla ilgili içim rahattı? Kardeşliğin birincil hedeflerinden biri olduğunu bildiğim halde, güvende olduğundan da emindim içten içe fakat nerede olduğuna dair bir fikrim de yoktu. Romina'nın yanında değildi, anlamlandıramadığım hisler beynimi kurcalarken ikisini de kontrol etme ihtiyacı duymuş fakat ölü bilindiğimin bilincinde olduğumdan uzaktan kontrol etmiştim. Valdis neredeydi? Dmitri neredeydi? Evim neden yandı? Manyak kız, kesin bana âşık ve hislerinin karşılığını alamayacağı için de evimi yakmıştı. Dmitri ise o sokak köpeğini ininde tutma peşindeydi, peki ya Valdis? Bana haber vermeden nereye gitmiş olabilirdi?

Düşüncelerimin beni sürüklediği yolda çoktan Ryle’ın dükkânına gelmiştim. Ona burada olduğumu belli etmek adına kapısını aralık bırakıp içeri doğru ilerledim. Buranın her bir noktasını ezbere bildiğimden içerinin karanlığına karşı tereddüt etmeden adımlarımı atabiliyordum. Aklımdaki soru işaretlerinin cevaplarını Ryle’ın verebileceğini düşündüğüm için ilk önce onun karşısına çıkma kararı almıştım. Cenazeme ilk gidenlerden birisi olduğu için de bunu hak etmişti aslında. Görüntü zihnimde tekrar canlandığında sırıtmadan edememiştim. İnsanın kendi cenazesini izlemek bir hayli garipti doğrusu. Yine de orada çok fazla kalamamış, neler olduğuna tanıklık edememiştim. Ryle’ın evine vardıktan kısa bir süre sonra bağıra çağıra geldiğini duyduğumda ona küçük bir oyun oynamak istedim. Arkasında belirip de ağzını kapadığımda korkuyla çırpınışının bana keyif vermesi garip miydi? Gülme isteğimi daha fazla bastıramadan kahkahamla beraber onu serbest bıraktım. “Korkma kız,” deyip sırıtarak Ryle’ın yanağından makas aldım. Buna sinir olacağını biliyordum fakat ona karşı sergilediğim davranışların yüzde doksanı da zaten genç kızı gıcık etmek üzerine kuruluydu. “Öldüm, yukarı çıkıp Tanrı’yla birkaç kadeh şarap devirdim, onu sarhoş edince de beni tekrar diriltmesi için ikna etmem çok kolay oldu.” Ryle’ın karşısına geçip çenesini tuttum ve biraz yukarı kaldırıp sağa sola döndürdüm. “Cık cık cık…” Çenesini bırakıp kınar gibi baktım ciddi ifadesine. “İnsan iki damla gözyaşı döker be ağabeyin öldü senin.” Bir yandan gülerken genç cadıyı ardımda bırakıp salonda duran masaya doğru ilerledim. Masanın ortasındaki büyük kâsenin içerisinde duran kırmızı elmalardan birisini elime alıp birkaç kez havaya fırlatıp tuttum. Ryle’ın yüzündeki ‘gülmedim’ ifadesine karşı bir kez daha sırıtmaktan kendimi alamamıştım. Bu kızın şapşallığı en büyük eğlence kaynağımdı doğrusu.

Tekli koltuklardan birine yerleştiğimde bir bacağımı öteki dizimin üzerine attım ve elmadan koca bir ısırık aldım. “Otursana. Çekinme kendi evinmiş gibi.” Lokmamı çiğnerken bir yandan da konuşmaya devam ediyordum. “Cenazem nasıldı? Kaç kişi geldi? Kimler benim için konuşma yaptı? Kimler ağladı? Romina ağladı mı?” Romina’yı görecek kadar seyredememiştim, bu yüzden ne durumda olduğunu da görememiştim fakat içimden bir ses ağlamak yerine beni kendi elleriyle öldürmek için tekrar diriltme çalışmaları yapmaya başladığını falan söylüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ryleigh Rivers
Barış Öncüsü
Barış Öncüsü
Ryleigh Rivers



Beni Deli Etme Empty
MesajKonu: Geri: Beni Deli Etme   Beni Deli Etme Icon_minitimeC.tesi 06 Ağus. 2016, 18:42



Bu adam bir gün benim elimde kalacak… Yüzüme yerleşmiş ifade onun yaşıyor olmasından pekte memnun değilmiş gibiydi, şayet dudak kıvrımlarım bükülmüş, kaşlarım çatılmıştı, gözlerimden ise ona doğru fırlayan şimşekler olduğundan emindim. Bu herif beni deli ediyordu… Daha birkaç saat önce onun cenazesine gitmiş, öldüğü için üzülmüştüm ve şimdi birden bire karşıma çıkmış karşımda sırıtıyordu… Acaba bu mesafeden üzerine atlayıp boğazını sıkarsam onu o tabuta geri sokmak gibi bir şey gerçekleştirebilir miydim? Kaşlarımı o kadar çatmıştım ki biraz daha zorlarsam gözlerimden içeri girebilirdi… Başımı hafifçe silkeledim ve kasılan mimiklerimin kendisine gelmesini bekledim. “Senin derdin ne? Az önce cenazenden geldim ve eve geri dönünce birden bire ölmediğini öğrendim, bana kalp krizi geçirtmeye mi çalışıyorsun? Bunun bir eşek şakası olmadığından eminim şayet sen böyle bir konuda şaka yapacak kadar salak biri değilsin. Ne planlıyorsun yine?” Njord’e yaklaşıp ısırdığı elmayı çekip elinden aldım ve kendim yemeye devam ettim. “Ayrıca burası benim evim, oturduğun koltuğa da kedim işemişti...” Njord’ün yüzünün aldığı ifade eğlenmeme sebep olsa da içimdeki gülme isteğini yüzüme yansıtmadım, onun canına okumak istiyordum, hem beni üzdüğü için hem de evime böyle umarsızca girip beni endişendirdiği için… Uzun tüylere sahip kedim yatağımın altından ağır hareketlerle esneyerek çıktı, sanki ondan bahsettiğimi anlamış gibi başını bana çevirdi ve miyavlayarak ayaklarıma dolanmaya başladı.

Birkaç gün önce ara sokaklardan birinde onu bir köşeye pısmış bir şekilde bulmuştum, büyük ihtimal dolunay gecesi olduğu için kurtadamlardan korkmuş olmalıydı. Yavru bir kedi değildi fakat ufak, tüylü ve tombul yapısını sevmiş kucakladığım gibi kendi evime getirmiş ve bakımını yaptırıp boynuna küçük bir kurdele takmıştım. Cinsinin ne olduğunu bilmiyordum fakat suratsız bir kediydi ve bu onu daha da komik yapıyordu. “Sence adını ne koymalıyım? Sana benzediği için adını Njord koymak isiyorum.” Dedim. Kediyi eğilip kucakladım ve Njord’e kızıyor olmama rağmen kedinin varlığı ile gülmeye başladım. Onunla oynamak ve bana o aptal suratı ile ciddi ciddi bakmasını izlemek hoşuma gidiyordu. Patisi ile saçımı çekiştirip kısa bir süre oynayan kedime baktım ve hemen ardından Njord’e döndüm, kedimde benimle birlikte dönmüş ve karşımda duran adama kötücül bakışlar atmaya başlamıştı. Bir yandan tüylerini okşarken diğer yandan Njord ile konuştum.

“Romina sulu göz bir kadın değil fakat öfkeli olduğu kesindi, ek olarak bulunduğumuz yere fazla yaklaşamadı. Avcıların olduğu bir yere bir alfanın yaklaşmasını bekleyecek kadar saf olmamalısın Njord, küçük Nj’mi üzerine salmadan önce açıklamaya başlasan iyi edersin. Bu arada evin yandığına göre burada kalabilirsin fakat kardeşliğin gözü üzerimdeyken bu pekte sağlıklı olmayabilir, onların ne zaman ne yapabileceğini kestiremiyorum ve bu çok yorucu.” Dedim kaşlarım bir kez daha çatılmıştı, gözlerimin önüne gelen Noe’nin iğrenç görüntüsü ile midemin bulandığını hissettim. Kısa bir an için ellerim titremişti bu yüzden kediyi kucağımdan yere bıraktım. Bakışlarımı Njord’e geri çevirdiğimde yerinde onu değil Marius’u görmüş olmak bir anda gerilmiş olan sinirlerimi ayyuka çıkarttı ve derin bir nefes alışın ardından gözlerimi sıkıca yumup geri açtım. Hayır, artık o leş adamı görmüyordum. Njord tam karşımda duruyordu, sakinleşmeye başladığımı hissettim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Njord Sveinn
Büyücü
Büyücü
Njord Sveinn



Beni Deli Etme Empty
MesajKonu: Geri: Beni Deli Etme   Beni Deli Etme Icon_minitimeC.tesi 06 Ağus. 2016, 18:43



Aslında Ryle’ın düşündüğünün aksine bir planım yoktu. Evimin bir küle dönüşmesi tamamen kontrolüm dışında gerçekleşmişti. Soğuk zeminde gözlerimi açtığımda evimin içerisindeki alevler yeni yeni büyümeye başlamıştı. Söndürmeye çalışmak için çok geçti fakat lehime kullanabilmem için de iyi olmuştu. Yalnızca öldürmem gereken adamı rastgele, ani bir kararla seçmem gerekmişti. İki katlı binada iki daire vardı ve şans eseri o gün bina boştu, bu da gelecek yardımın gecikmesine sebep olmuştu zira tenha bir sokağa ilişmiş bu küçük binanın deposundaki yangını insanların fark etmesi biraz zaman almıştı ki bu zaman da hızlı düşünüp tezgâhımı kurmam için bana yeterli süreyi vermişti. Delphine ile bu konuyla alakalı daha sonra hesaplaşacaktım fakat şimdi bunları düşünmenin sırası değildi tabii. “Aslına bakarsan bir planım yoktu.” Kafamda bu konuyla alakalı boşluklar var olduğundan nasıl anlatacağımı kısa bir süre kestirememiştim bu da ortamın sessizliğe gömülmesine sebep olmuştu. “Şu Delphine denen kız, gecenin bir yarısı kapıma dayandı. Yıllardır bana âşıkmış bunu biliyor muydun?” Ryle’ın kedinin işediğini söylemesine rağmen kalkmadığım koltuğa daha fazla yerleşip dirseğimi kolluğuna dayadım. İşaret ve başparmağım ile düşünceli bir edayla çenemi sıvazladım. “Geldi, dedi böyle böyle. Dedim olmaz. Kabullenip gittiğini sanmıştım fakat biraz kızmış anlaşılan.” Yüzümdeki sırıtan ifade o an anlattıklarımla ne derece eğlendiğimi gösterir nitelikteydi. Kendi gülümseyişime rağmen Ryle’ın ve kedisinin ciddi ifadesi ise yüzüme yayılan sırıtışı daha da arttırıyordu. “Ben de bu durumu fırsata çevireyim dedim.”

Ryle’ın simasından ciddiyetin ve kızgınlığın yanında bambaşka bir ifadenin geçtiğini gördüğümde bir anda ciddileşmiştim. Kardeşliğin ne yapacağı belli değildi evet fakat artık biz de olduğumuz yerde oturup onların şovlarını izlemeyecektik. En azından ben, artık buna bir son verme niyetindeydim ve Ryle ile daha birçok kişiyi de bu yola sürükleyebilmeyi umuyordum. Bizi birer silaha dönüştürürken o silahların ucunun kendilerine döneceğini hiç mi tahmin edememişlerdi acaba? Bugüne kadar aldıkları hiçbir kararı sorgulamamış, iyi ya da kötüsünü düşünmemiştim fakat ne zaman Ryle’ın çatılan bu kaşlarındaki o anlamsız ifadeyi görsem sinirlerimin tavan yapmasına engel olamıyordum. Bu adamların bir gün Valdis’in de peşine düşebileceğini düşündükçe ise karargâha bir çeşit zehirli gaz atıp, herkesi gebertme isteğim şahlanıyordu. “Ne? Ne oldu?” İfadesindeki değişimin nedenlerini az çok biliyor olsam da tam olarak kestirememiştim. “Son zamanlarda kardeşliğin dikkatini fazla üzerime çektim. Ölümüm onları rahatlatmıştır fakat bu fazla uzun sürmez. Bu köleliğinden kurtulmanın zamanı gelmedi mi sence de?” Kimsesiz bir çocuk için bunu yapmak zor olabilirdi belki fakat Kardeşliğin en başta öğrettiği şeylerden birisi de tek başına hayatta kalabilmeye dairdi. Ryle’ın da bunu yapabileceğinden kuşku duymuyordum. Cemiyetin dikkatini üzerime çeken hususun Romina olduğunun da farkındaydım ki bu onun da tehlikede olduğunu işaret ediyordu. Ryle ile konuşmamı bitirdiğimde bana yaşatabileceği her şeyi göze alıp onun da karşısına çıkmam gerekecekti. Düşüncelerimden sıyrılıp tekrar genç kıza döndüğümde kaşlarım merakla çatıldı. Onun bu düşünceli hali hiç hoşuma gitmemişti. Yüzüme sırıtıp ekleyerek oturduğum yerden ona doğru uzandım ve çenesine hafifçe vurdum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ryleigh Rivers
Barış Öncüsü
Barış Öncüsü
Ryleigh Rivers



Beni Deli Etme Empty
MesajKonu: Geri: Beni Deli Etme   Beni Deli Etme Icon_minitimeC.tesi 06 Ağus. 2016, 18:43



Vücudumdan bir ürpertinin geçtiğini hissettiğimde kafamın içerisinde gerçekleşen sanrılardan kurtulmak istedim, şu an tattığım duyguların tam olarak ne olduğunu kestiremiyorum, o kadar karman çorman bir hale gelmişti ki kendimi ölüm ve yaşamın kıyısında kalmış bir zavallı gibi hissediyordum. Bir insan aynı zamanda öfkelenip, duygulanıp mutlu olabileceğinin tipik bir örneğiydim, yetmiyormuş gibi bir de bunu kaygılarım eklenmişti. Hayatımda bana aile kavramını öğretebilecek insanlardan biri olan Njord’ün ölümü ile hissettiğim acı onu tekrar görmemle bir rahatlığa bürünmüş fakat bu konuşmanın ardında Papaz Noe’nin dokunuşlarını hatırlamam ile kendimi bir kez daha kötü hissetmiştim. Yetmiyormuş gibi son zamanlarda gördüğüm hayallerin sıklığı akıl sağlığımdan endişe duymama sebep oluyordu. Az önce Noe’nin iğrenç yaklaşımlarını hatırlamamdan sonra yıllar önce öldürdüğüm Marius’un hayalini Njord’ün yerinde görmüş almam korkularımın bir kez daha peyda olmasına sebep olmuştu. Korkuyordum… Uzun bir zaman sonra güçten düşmüş bir savaşçı gibi yenik hissederek yıkılmıştım, hayır ben bunun için eğitilmemiştim, katlandığım onca şey dirayetli ve sağlam kalabilmem içindi fakat şu an sadece ufak bir kız çocuğu gibi ağlama isteği ile dolup taşmıştım ve yetmiyormuş gibi üzerine bir de Njord ne olduğunu sormuştu…

Bu adam neden böyleydi? Beni zıvanadan çıkarıyordu, çoğu zaman büyük bir başarı ile deli ediyordu fakat onun yokluğu kötü hissetmeme sebep olmuştu, sanki bir süre önce ailemden birini kaybetmişim gibi… Kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. “Nasıl hissettiğimi biliyor musun? Hayatımda yapabileceğim en berbat şeyi Camellia’ya yaptım, onun sevdiği her şeyi elinden aldım, Mira’nın annesini gözümü bile kırpmadan öldürdüm, üstelik yıllar sonra ailenin ne demek olduğunu öğrenebilecekken ben bunu engelledim. Kurda dönüştürüldüğü için koca bir aileyi yerle bir ettim. İnsanların mutluluklarını ellerinden aldım Njord. Kız kardeşim diyebileceğim iki insanı da kaybettim ve sonra senin öldüğün haberini aldım…” boğazımın acımaya başladığını hissediyordum, her şeye öfkeliydim fakat en çok kendime ve kendi yaptıklarımaydı öfkem. Njord’ü de kaybetmiş olma düşüncesi artık dayanma gücümü sıfıra indirmişti. “Buraya altı yaşımda getirildim ben, oynayabileceğim tek şey oyuncaklardı fakat ben ölümle oynadım Njord. Bir ailem yok, kimsem yok, bu kadar pişmanlığın içerisinde yanımda kalan tek insan senken bu acımasızlığı bana nasıl yapabilirsin!” bu kadar dolmuş olmama anlam getiremiyordum ve bu kadar üzülmüş olmama. Kendi kendime konuşur gibi sesim gittikçe alçaltı ve bir fısıltı halini aldı. “ve o adam… Papaz Noe… Ben onun fahişesi değilim, bana dokunmasından nefret ediyorum.” Bir anda içimde ne varsa ortaya dökmeye başlamıştım fakat hislerim öylesine bir kaos içerisine girmişti ki ne yaptığımı bilmiyordum. “Kendimi ipleri başkası tarafından kontrol edilen bir kukla gibi hissediyorum…”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Njord Sveinn
Büyücü
Büyücü
Njord Sveinn



Beni Deli Etme Empty
MesajKonu: Geri: Beni Deli Etme   Beni Deli Etme Icon_minitimeC.tesi 06 Ağus. 2016, 18:43



Ryle konuşmaya başladığında nasıl hissetmem gerektiğini, nasıl bir tepki vermem gerektiğini kestirememiştim. Bütün bunları sarf ederken nasıl hissettiğini anlayabilmem mümkün değildi. Aslında bir çeşit nimet olarak görüyordum bu durumu. Kendimi onların yerine koyamıyor, onlar gibi düşünemiyor ya da hissedemiyordum. Bu yüzden hiçbir zaman iyi bir dert ortağı olmamış, teselli etmeyi becerememiştim. Ryle konuşurken de hiçbir şey demeden yalnızca dinledim. Sarf ettiği her bir kelimeyle kaşların biraz daha çatılmıştı. Hayır, onun ne hissettiğini anlayamıyordum fakat görebiliyordum. Ryle her zaman güçlü durabilmeyi başarmış ve zayıflıklarını karşısındakine yansıtmama konusunda ustalaşmıştı. Bu yüzden kimi zaman onun halinden memnun olduğunu bile düşündüğüm olurdu. Bunun zıttını gördüğümde hem şaşırmış hem de normal karşılamıştım. Şaşırmıştım çünkü benden bile ustalıkla gizleyebilmişti sıkıntısını. Belki her şey düzeldiğinde bunu yaptığı için onu ayrıca haşlayabilirdim.

Annem büyü gücüne sahip olduğum için beni evden kovduğunda, kardeşimle iletişimim dahi kesilmişti, ta ki Hogwarts’dan onun için de bir mektup gelene kadar. Bunu annemden gizlemeyi başarmıştık, bu yüzden Valdis benim yaşadıklarımı yaşamamıştı fakat bu süre zarfı içerisinde kardeşimden uzak kalmış, belki de yerini başkalarıyla doldurmaya başlamıştım. Ryle, en başından beri kardeşim yerine koyduğum o diğer insandı ve ben Valdis için ne yapıyorsam aynını Ryle için de düşünmeden yapardım. Bütün bunlar ölüm haberim karşısında nasıl hissedeceğini hesaba katmama yetmemişti ama. Teselli edemeyeceğimi bilsem de, edebilme adına konuşmaya başlayacağım sırada sözcükleri bir kez daha kulaklarımda çınladığında içimde kabarmakta olan o siniri net bir şekilde hissedebilmiştim. Sanki bu sinir dalga dalga yükseliyor, geçip gittiği yerleri yakıyordu. “O herif…” Bunu ikinci bir kez daha sormaya ne gerek vardı ki? Ryle gayet net bir şekilde dile getirmişti zaten. Öfkemle beraber ayaklandığımda kısa bir süre nereye gideceğime karar veremiyormuş gibi hareket etmiş en sonunda parmaklarımı uzamış saçlarımın arasından geçirirken öfkeyle solumuştum. O herifin bunu ilk kez yaptığını düşünmüyordum. Ryle’a olmasa bile karargâhtaki diğer kızlara da bu şekilde davrandığından emindim. “Onu öldüreceğim.”

Tıpkı babam gibi Noe piçi de ileri gelenlerden birisiydi. Ona ulaşmam, hem de ölü biliniyorken zor olacaktı fakat bunu yanına kar bırakmaya da niyetim yoktu. “O herifin ellerini kesip götüne sokacağım, sonra da acı içerisinde öldüreceğim.” Öfkeden gözüm dönmüş bir vaziyette, aklımdan yaptığım planları şuursuzda dillendirirken evin içerisinde bir uçtan diğerine yürümeye başlamıştım. Gözlerim Ryle’a takıldığında ise o her zamanki net olarak anlamlandıramadığım ifadesi vardı. Tam karşısına geçtim ve kararlı bir şekilde konuştum. "Kolay kolay ölmem Ryle. Önce bunu bir açıklığa kavuşturayım.” Onu omuzlarından tuttum, böylede yere devrilmiş bakışları yüzüme yükselmişti. “Haklısın… Hepimiz kardeşliğin birer kuklasıyız fakat bu durumu daha fazla uzatma niyetinde değilim. Zamanı geldiğinde hiçbirimizin gözünün yaşına bakmayacaklar. Bu yüzden önce bizim harekete geçmemiz şart. Ne dediğimi anlıyorsun değil mi?” Ellerimi genç kızın üzerinden çekip bir iki adım geriledim. “Yanımıza alabildiğimiz kadar adamı alıp, kardeşliğe saldırmalıyız. Onların boyunduruğundan kurtulabilmemizin tek yolu bu.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ryleigh Rivers
Barış Öncüsü
Barış Öncüsü
Ryleigh Rivers



Beni Deli Etme Empty
MesajKonu: Geri: Beni Deli Etme   Beni Deli Etme Icon_minitimeC.tesi 06 Ağus. 2016, 18:44



Uzun bir zaman sonra ilk defa kendimi bu kadar endişeli hissetmiştim, gözlerimi Njord’ün gözlerine çevirdiğimde o gözlerde öfkeyle harlanan alevler görüyordum. Kızdığı zaman onun ne derece korkutucu olabileceğine defalarca şahit olmuştum fakat bu sefer sandığı kadar kolay olmayacaktı hiçbir şey. Canının yanmasını istemiyordum ve başına herhangi bir iş gelmesini. Saldırmak istediği, öldürmek için yıllarca eğitildiği avlar değildi, bize kendi silahlarını kullanmayı öğretmişlerdi ve bu silahları onlara çevirdiğimizde bunu nasıl savuşturabileceklerini de hepimizden çok iyi biliyor olmalıydılar. Belki de bu günleri düşünüp öğretmedikleri püf noktalarda olabilirdi. Bu yüzden hissettiğim endişe Njord’ün lafları ile garip bir şekilde korkuya dönüştü. Ölmek, öldürülmek benim için sorun olmazdı fakat ona bir zarar geldiğini görmek canımı yakabilirdi, şayet bu gün bunun nasıl bir duygu olduğunu çok net bir şekilde öğrenmiştim. Hissettiğim duygunun derinlerde bir yere ulaşabilmeyi başarması karşımda duran adama ne derece değer verdiğimi gösteriyordu aslında.

Kimilerine göre Njord güvenilebilecek en son insan olabilirdi fakat ben bir saniye bile düşünmeden ruhumu bile teslim edebilirdim ona. Bunu elbette ona söyleyebilecek ya da hissettirebilecek kapasitede bir insan değildim bu yüzden endişelerimi nasıl dile getirebileceğimi de kestiremiyordum. Papaz Noe’nin üzerimde bıraktığı mide bulantısı ve Njord’ün delice bir şey yapabileceğine dair endişe strese girmeme ve kendimi daha kötü hissetmeme sebep olmuştu. ‘Keşke ona söylemeseydim’ diye düşünmeden edememiştim. Böylece onu bu aşağılık insanlardan çok uzaklarda bir yerde tutabilir ve hazır kendine ölü süsü vermişken kaçıp gitmesini sağlayabilirdim. Düşüncelerimde beliren ani fikirle Njord’e baktım ve konuşmaya başladım.

“Hazır ölü olarak biliniyorken buralardan git Njord. İngiltere’nin dışında bir yerlere kaçmana yardımcı olabilirim. Belki Dmitri… O da sana yardım edebilir. Bilmiyorum, düşünemiyorum artık.” Kaşlarımın çatıldığını ve ellerimi bir yumruk halinde sıktığımı sonradan fark etmiştim. Dmitri’den aldığım zehri kullanabilirdim, bunun için kendimi bir kez daha rol yaparken bulabilirdim, sonrasında öldürülecek olmam umurumda bile olmazdı. Papaz Noe’yi öldürmeyi başarabildiğim zaman diğer Kardeşlik üyelerinin kafalarına da bunu yapabilme imkânlarını sokabilirdim belki ve hafızamı zorlayan başka bir şeyde az önce sarf ettiğim cümlenin bana dejavu yaşatmasıydı… Zihnimde bir yerlerde gitmesi ve kurtulması gerektiğini söylediğim bir kişi daha olduğundan emindim ama kim olduğunu ve ne zaman olduğunu çözemiyordum sadece bir histen ibaretmiş gibi geliyordu, yalancı birkaç silik görüntüden ibaret. Düşüncelerimi zorlayan bu yanılsamalar beni rahatsız etmeye başladığında hafifçe silkelendim. Kedimin karnının acıktığını bacaklarıma dolanmasından anlamıştım, hafifçe eğilip tüy yumağı boynunu ovuşturdum ve Njord’e bakmadan konuştum. “Onun adını Njord koyacağım çünkü senin gibi suratsız, yine de nasıl göründüğü umurumda değil onu seviyorum.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Njord Sveinn
Büyücü
Büyücü
Njord Sveinn



Beni Deli Etme Empty
MesajKonu: Geri: Beni Deli Etme   Beni Deli Etme Icon_minitimeC.tesi 06 Ağus. 2016, 18:44



Ryle bir kez daha konuşmaya başladığında ve söylediklerimin hiçbirini anlamadığını fark ettiğimde sesli bir şekilde verdiğim soluğumla beraber iyiden iyiye uzamış saçlarımın arasından parmaklarımı geçirdim. Ne demek istediğimi anlamadığına karşı kuşkularım vardı zira Ryle zeki bir insandı kaldı ki yeteri kadar da açık bir şekilde ne yapılması gerektiğini ifade etmiştim. Bunun yanı sıra genç kızın gözlerinde endişe görmek beni bir parça daha sinirlendirmişti fakat bu seferki öfkemin kaynağı konusunda emin değildim. Sarf ettiğim sözler onun bir kulağından girip, kayıtsızca öbüründen çıktığı için mi öfkelenmiştim yoksa onun henüz küçük bir kız olduğunu atladığım için mi, karar verememiştim. Eğer kardeşliğin ellerinde büyüdüyseniz kaç yaşında olursanız olun küçük kalmanız imkânsızdı bir yerde. Karargâhın sahiplendiği çocukların eline daha beş, altı yaşlarında silahlar verilir ve daha o yaşlarda nasıl öldürüleceği öğretilirdi. Bu şartlarda en saf yürek bile büyümek ve gerçeğin acısıyla baş etmek zorunda kalırdı. Birçok sahipsiz çocuk Kardeşlik onlara bir çatı sunduğu için minnettardı ta ki hiçbir şeyin karşılıksız olmadığını anlayana kadar. Çocukluğumdan beri babam tarafından eğitim görmüş olsam da bu çatı altına on bir yaşındayken girmiştim. O zamanlar babama, annem gibi bana sırtını dönmediği için minnet duyuyor ve sanki Tanrım oymuş gibi istediği her şeyi yapıp, onun için mükemmel bir çocuk olmaya çalışıyordum. Kardeşlik, kendi emelleri doğrultusunda, kendi kanlarından dahi vazgeçebilecek kadar fanatikti. Kimsenin, benim bile gözümün yaşına bakılmayacağını da biliyordum fakat bu ölü bilindiğimi fırsat bilip kaçıp gitmeme sebep olmayacaktı. Hiçbir zaman böylesine korkak olmamıştım. Ryle bana böyle bir teklifte bulunduğu için de ona olan öfkemi gizleyememiştim. “Benim ne dediğimi duyuyor musun sen? Kaçmaktan değil, savaşmaktan söz ediyorum.”

Buraya gelirken bu denli öfkelenebileceğim aklıma gelmezdi. Piç Noe’nin yaptıklarına rağmen nasıl hala kaçmaktan söz edebiliyordu? Neden mücdele etmiyordu? Bunca zaman sorgusuz adam öldüren kız şimdi düşünür olmuştu. Onun korktuğunu düşünmek istemiyordum. Ryle içinde böyle hisler barındırmazdı, barındırsa dahi bu hislerin kontrolünde hareket etmezdi. Durumun güçlüğünün yanı sıra bir de ben onun üzerine gitmek istememiştim. Benliğimi biraz olsun sakinleştirebilmek adına kalktığım yere geri oturdum. “Sağlam bir plan yapacağız. Hepimizi birer köle olarak yetiştirdiler ve isyana cesaret edemeyeceğimizi düşünüyorlar. Akıllarına bu geliyorsa bile, kibirleri gözlerini boyamış durumda Ryle. Onları yenemeyeceğimizi düşündüklerinde vurucu darbeyi indireceğiz.” Derin bir nefesi ciğerlerime çekerken arkama yaslandım. Ryle sessizliğini koruyup kedisiyle oynarken ona fazla yüklenip yüklenmediğime dair düşüncelerin arasında kaybolmuştum. Kardeşlik onun eviydi ve ben o çatının yıkılması için planlar yapmaktan söz ediyordum fakat bütün bunlar sona erdiğinde ona sırtımı dönecek değildim. Evini kaybetse bile ailesi onunla kalacaktı. Çatılmış kaşlarımı gevşetirken gerdiğim ortamı biraz olsun rahatlatabilmek adına genç kızın kucağındaki kediyi ensesinden tutup kaldırdım. Bunun onun canını yakmayacağını biliyordum. Havaya kaldırıp bana nemrut nemrut bakan kediyi sağa sola çevirip inceledim, sonrasında Ryle’a döndüm. “Bu ismi hak edip etmediğini mart ayında anlarız.” Tekrar Ryle’ın kucağına bırakırken sırıtıyordum, genç kız ise çatmış kaşlarını bir kez daha gülmedim dercesine bakıyordu. “Neyse, sen anlamazsın.” En kısa zamanda Romina’nın yanına gitmeli ve ölü olmadığımı ona da söylemeliydim. Ya da hemen mi gitseydim? Mart ayını bekleyecek halim yok neticesinde…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ryleigh Rivers
Barış Öncüsü
Barış Öncüsü
Ryleigh Rivers



Beni Deli Etme Empty
MesajKonu: Geri: Beni Deli Etme   Beni Deli Etme Icon_minitimeC.tesi 06 Ağus. 2016, 18:44



“Zevzekliğin sırası değil Njord!” neden bu kadar suratsız bir kedinin peşime düştüğünü Njord’ün esprisine gülmezken anlayabiliyordum. Bu herif kaçığın tekiydi, böyle bir durumda bile nasıl bu kadar rahat olabiliyordu anlayamıyordum lakin onu anlayamıyor oluşum seviyor olmama engel değildi sanırım Njord gibi kaçık adamlara karşı garip bir ilgim vardı… Gerçi onun kıllı göğsüne baktığımda sadece ağabey olarak düşünebiliyordum orası ayrı… Üstelik bir aydır sakal tıraşı olmuyormuş gibi karşımda duruyordu, kedimin ensesini okşamaktan ve onu memnun etmekten vazgeçip yerine bıraktım ve bacaklarımın arasına dolanıp durmaktan vazgeçmesi için azarladım. “Tamam, git artık Nj iyice şımardın!” kedimden uzaklaşıp Njord’ün karşısında durdum ve “Bu planı kaç kişiyle yapmayı düşünüyorsun acaba? Kardeşliğin kaç adamı var biliyor musun sen! Bölünmesi için yapabileceğin tek şey aralarına gizlice girip nifak tohumları serpmek olur, anca o koca duvarda bu şekilde çatlaklar bırakabiliriz.” Dedim söylediğime kendimde şaşırmıştım açıkçası, şayet böyle bir şeyi yapabilecek kapasite de biri değildim.

Ne yapabilirdim ki? Kardeşlik üyeleri ile teker teker görüşmeli miydim? Ya içlerinden biri beni şikâyet ederse? Gözlerimi kapadığım anda önüme gelen görüntüler eşliğinde tiksintiyle titredim. Erkeklerden nefret etmeme sebep olacak ilk adam Marcius’du ikincisi ise Papaz Noe, onun bana dokunuşları, üzerime gelişi ve öfkemi bastırmak için yaptığı küçük tehditler kusmam için yeterli sebeplerden birkaçıydı. Onu da Marcius gibi öldürmeliydim. On üç yaşında küçük bir çocuktum, vücudumun neredeyse yarısı morarıp çürümeye yüz tutmuştu, gördüğüm cinsel şiddet ve yediğim onca dayaktan sonra ayakta kalmamı sağlayan tek kişi Darius’du, onu öldürmemişti, hadım ederek yeterli cezayı verdiğini düşünüyordu… Yüzümde anlık beliren delice gülümsemenin ardından o gün onu dalgınlığından yararlanıp öldürebildiğim için bir kez daha mutlu olmuştum.

Ölmüştü, cansız bedeni öylece yere yığılmıştı fakat ben kendimi kaybetmiş gibi onu bıçaklamaya devam etmiştim, yüzümün her yerine onun iğrenç kanını fışkırdığını hatırlıyordum. Beni onu iyice delik deşik etmekten alıkoyan ise bir kez daha Darius olmuştu, belimden tutup çekmiş ve beni koca bir küvetin içerisinde suya sokup kendime getirmeye çalışmıştı. Bütün vücudumun titrediğini hatırlıyordum Darius’un bana uzaktan gelen sesini duyduğumda yavaşça sakinleşmeye ve ağlamaya başlamıştım. Erkeklerden hiçbir zaman nefret etmemiştim fakat güç gösterilerinden tiksinirdim, ne zaman biri üzerimde güç kullanmaya kalkışsa kendimi kaybediyor ve saldırmaya başlıyordum, bunun düzelip düzelmeyeceğinden emin değildim lakin Papaz Noe’nin de icabına bakmam gerekiyordu, yoksa hiçbir zaman iç huzuruna eremeyecektim, bana dokunduğunda hissettirdiği tiksintinin bedelini ödemeliydi. “Noe tarafından taciz edildim, henüz ileri gidemedi ama niyeti bu yönde. Ona bir şey yapamazdım, öldürmeye kalkıştığım ilk anda beni öteki tarafa gönderebilecek bir sürü sadık köpeği var. Yapmak istediğim şey adam toplayıp oraya baskında gitmek falan değil, bu işi daha sessiz bir şekilde halledebilirim, onunla birlikte birkaç adamını da gözden çıkarabilirim fakat daha fazlası imkânsız, ondan sonra buradan kaçmam gerek evet ve sende benimle birlikte gelmelisin. En doğru olanı bu… Bu şekilde burada yeteri kadar hedef noktasında duruyoruz.” dedim. Düşünmekten başım ağrımaya başlamıştı hafifçe anlımı ovaladım ve derin bir nefes aldım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Njord Sveinn
Büyücü
Büyücü
Njord Sveinn



Beni Deli Etme Empty
MesajKonu: Geri: Beni Deli Etme   Beni Deli Etme Icon_minitimeC.tesi 06 Ağus. 2016, 18:44



Ryle’ın anlattıkları benim için yeterli bir çözüm değildi. Üç, beş kişiyi öldürüp kaçmak hayatımızı bir düzen içerisinde idame ettirebilmemiz için kesin bir yol değildi. Verdikleri o a sayıda kaybın zararını karşılayabilirlerdi, ölenlerin yerine yeni insanlar geldiğinde Kardeşlik belki de eski halinden daha güçlü bir hale gelirdi ve yapacakları ilk şey de onlara başkaldırıp isyan edenlerin peşine düşmek olurdu. Kaçak bir hayat süremeyecek kadar keyfime düşkün bir adamdım. Belki de bunca zaman babama karşı gelmeyişimin, o ne isterse onu yapmamın tek sebebi buydu. Onun dileklerini yerine getirdiğimde en değerli varlığı oluyordum ve bu uğurda istediğim her şeyi yapmama da göz yumuyordu. Öldürmekten zevk alıyordum, bu benim için ta en başında farkına vardığım bir gerçekti. Aslına bakılırsa bu yönümden hiçbir zaman pişman da olmamıştım. Bu yüzden de babam için öldürme düşüncesi beni hiçbir zaman rahatsız etmemişti fakat bunu neden başkaları için yapmaya devam edecektim ki? Her ne kadar Kardeşliğin ileri gelenlerinden birisi benim babam da olsa bu gözden çıkarılamayacak bir eleman olduğumu göstermiyordu. Kardeşlik duvarlarındaki herkes kimsesizdi veya öyle olduğu düşünülürdü. Eğer konsey karar alırsa, babam dahi benim ölüm fermanımın önüne geçemezdi. Bunca yıldır bu birliğin ayakta kalabilmesinin belki de en etkili sebeplerinden birisiydi bu katılıkları. “Kaçmayacağız,” dedim sert ve net bir tonda.

Kardeşliğin Ryle’a ne yaptığını anlayabilmem, kendimi onun yerine koyabilmem mümkün değildi. Belki normal şartlarda olabilirdi fakat benim gibi bir adam empati yeteneğinden yoksunken bunu yapamazdı. Benim için bir nimet olsa da bunun şikayetini yapan insan çoktu. Neden kendimi bir başkasının yerine koymak isteyeyim ki? Kendi hayatımı yaşarken, kendi kararlarımı verirken ve ona göre hareket ederken neden bir başkasını umursayacaktım? Ryle’ı anlamayışımın sebebi onu umursamayışım değildi elbette. Yaşadığı şeylerin yalnızca ne kadar zor olduğunu düşünebilir ve gözlerine baktığımda, çatık kaşlarının ardına gizlediği hüzünden ne derece incindiğini anlayabilirdim. O benim manevi kardeşimdi ve huzuru, iyiliği için Valdis’e ne yapıyorsam, Ryle için de aynısını yapardım. Ona kaçak bir hayat vermeyecektim. Geç de olsa yaşıtları gibi yaşayabileceği bir hayatı vermeyi en azından deneyecektim. “Kardeşliğin boyunduruğundan kurtulmak isteyenler yalnızca ikimizden ibaret değil. Onlar için küçücük bir kıvılcım yeter.” Kardeşlikteki kadın nüfusu dahi hatırı sayılır bir isyan için yeterdi. Lanet papazın mide bulandırıcı tavırlarına maruz kalan tek kişinin Ryle olduğunu hiç sanmıyordum. Sırf onlar bile galeyana gelse, Kardeşlik sürüklendiği bu kaostan bir hayli büyük zararla çıkardı. Tekrar ayağa kalkmaya çalışsalar dahi buna engel olmak en baştaki kadar zor olmazdı.

“Nifak tohumlarına gelince… Onlar çoktan filizlenmeye başladı.” Bu noktada Delphine’in devreye gireceğini düşünüyordum. Ryle’a söylerken her ne kadar kendimden emin görünsem de Delphine ile pek de sağlıklı konuşamadığımızdan tam olarak ne yaptığını ya da yapacağını kestiremiyordum fakat bana gelip de Kardeşliğin tavırlarını sorgulayan kelimeler sarf ederken niyetinin pek de safça olmadığını düşünüyordum. Aynı zamanda yanına gelen ve bu fikri aklına koyan tek kişinin ben olmadığıma dair de umutlarım vardı. Düşüncelerimden sıyrılıp Ryle’ın birkaç dakika önce söyledikleri kulaklarımda çınlarken kaşlarım çatılmıştı. Bakışlarımı ona çevirdim. “Ve hayır! Kendini bariz bir şekilde ortaya atmayacaksın, o adama ise yaklaşmayacaksın. Ryle duydun mu beni? O adamı bana bırak.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Beni Deli Etme
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Nolle Nugas Silah Dükkanı-
Buraya geçin: